12/30/2008

düş seyrelmesi



dalgalı bir deniz şimdi
karanlığa çalan bu mevsim güncesi
buharına karışan akşamlarda
sokak satıcısının buğulu keskin nefesi

kendine hoyrat olduğun anlarda
zaman arşınlıyor masanın keşliğini
koyu masif sağlamlığında
çürük dişlerin pırıltılı gülümseyişi

sarı ellerin ardında hep gün,
yakamozlarda açan pembe çiçekler
ve
dalıp çıkan önsözlerin hikayeleri,
kurutuluyor kış mevsimlerinde
gelecek zamanlı mevsim albümlerinde

puslu batımların dirseklerinde
kendine tamam son dördünde,
aralıkta aralık son aralıklarda
yolun karşısı şimdi
göndere çekilmiş rüzgar gibi

tanelere uzansa parmak uçların
sihirbazın uçuşan sanrılarında
siyah beyaza dolalı hayranlığın
oysa!şapkadaki beyaz siyahta

sıkılgan yağmurların sokaklarında
temiz olmayan köşelerinde saçakların
akıyor şehrin rutubeti,
mazgallardan, geçitler arası boşluklara

ellerin çelenk diziminde
caz bulanıyor kendinden içeri notalarda,
konuşuyor çoğul heceler –kere-li
sanmalı konuşmalar gibi,
yaşanmış an/ların kısa bir özeti
iki ters bir düz cümleler silsilesi,

yürüyüşler var sokaklarda
şehrin görünmeyen yaprak savuruşlarında,
soğuğu teğet geçen baca dumanlarının
kırmızılı ıslak adımlarında,
saçları denizin yelesi
martıların çatı üstü kanatlarında,

yansımaların izdüşümsüz geleceği
masallar gölgesi ve hayaller şehri
bir çeşit düş seyrelmesi…




mutlu yıllar


12/21/2008

100 keman için

nerde kalmıştık
yağmurların kol gezdiği akşamlarda
yalınayak çıplak iki damlada,
duvarlara tırmanan sarmaşığın
kırmızılığını örttüğü kiremit çatıda,

nerde kalmıştık
kaf dağına çıktığımız yolculukta
padişahın yere düşmeden kaçan gölgesinde
arnavut kaldırımlarda açan
unutulmuş o tek renkte

nerde kalmıştık
bir balkan kemanının acımı tatlı mı nağmesinde
uzun yolculuklar ardı yorgunluğun son kalesinde
konuşurken gözlerine bakamadığın kelimelerde
ve içini burkan karanlıkların ilk saatlerinde

nerde kalmıştık
titrek bir mum alevinin eli yakmayan ateşinde
öfkeye karışan buharın son nefesinde
hızlı adımların dinmeyen penceresinde
dalgaların aşındırdığı kayalıkların son direnişinde

nerde kalmıştık
içini kaplayan üşümenin terk edilişinde
dökülen göz yaşların sevinçlerinde
izlenmedik filmlerin müziklerinde
hissedilen her anın sonsuz renginde

nerde kalmıştık
tanıdık bir titreyişte
bilmedik bir nağmenin içi burkan yamacında
bale pabuçları kaplı bir masada
bir çift kanat yankısında

nerde kalmıştık
mavi pencerelerde
açan begonvil güneşlerinde
özgürlük dolu rüzgarların
akdeniz dolu neşesinde

nerde kalmıştık
mevsimlerle dolu gökyüzünde
açan bulut tarlalarında
dinmeyen aklın tomurcuklarında
coşku dolu nağmelerden bir çelenkte

nerde kalmıştık
sol yamaçlarımızda ki
içi dolu tek hecede
gündüz düşlerinin sürgününde
ve ellerin en güzel sesinde

nerede kalmıştık
güzün salkımlarından kaçan
dağların eteklerinde
kıyısı kendine çekilmiş çukurların
göz çeperlerinde

nerde kalmıştık
unutulan kitap sayfalarının
solgun mürekkep ışığında
titrek bakışların
doğrulan satır aralarında

nerde kalmıştık
anlamadığımız dillerin
açan tomurcuklarında
bir çift samimi bakış
solo rüzgarlarında

nerde kalmıştık
kenara çekildiğin sessiz gözlerinde
ardına dökülen şiirlerde
çigan neşesine bulalı
samimi bir gülümseyişte

sahi nerde kalmıştık insan!
kendimizi hatırladığımız aynaların
çoktan unuttuğumuz yansımalarında
ve parlayan gözlerimizin gölgesinde

,
muazzam 100 keman için...

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO