2/23/2010

22:44:57

22:44:57
güzelleşiyor ellerin yedi tepeli mabedinde
gölgen beyazlıyor dalgaları derin
ve ormanların gökkuşağı köprüsü
hani hatırlar mısın yaşlı zeytini tırmandığın şavkı
nasılda açmıştı dizlerin siyahı, kömür karası günde
ellerin dökülmüştü topuklarının çakıl denizine.
gece oldu mu
ay ışığı var omuzlarında, yürürken bu şehrin insanlarını
bir de yalnızlık yıldızların, yedi tepeli şehre sarılı,
kovalandıkça yakalanmıyor zaman
ve tan ağarmadan bitiyor nedense artık, kuşların o aydınlık nefesi
yorgunluk dolu ıssız şehrin bu keş havasında
ve yürüse, yürüsek terk edilmiş köhne bir çam gövdesinden, bir erik yalnızlığı dolu denizlere.
özlem, özlemek güzel şey
affedilemeyenlerden önce affedilenleri kendimde
ve barışmak tek spot altında
perdelerin gün kurusu rengi çekilirken aydınlığa

sokakta gür seslerin bağrıntılı nefesi…

2/15/2010

kötü bir şiir


kuru geçitlerin soğuk ayazında
bir başına yağmur ve bu güncesi,
kılıç gibi şakırdıyor gözlerin şavkı
ve eller tufanın sanki sessiz bekçisi,
yalan! ne çok yalan dolu sırtın yüzgeçleri
ve narin ayakların kuyruk isketesi,
sokakların uslanmaz bekçilerine sordum
kılçıklarından sıyrılan derinin gümüş rengini!
sakladılar dirinden önce hep anlaşmalı sesini.
hain bir pusuydu bu senin ki kalbin tenhalıklarında
biliyorum gönüllüydüm yolun başında
intiharlarımda çoğalmadı ki içimdeki bu tomurcuklar
öldürmekten korkan ellerin sen yamacında
her yeltendiğinde daha çok sürgün verdi bendeki asi düşler,
sana değildi itaatimin inancı
bir dindi aşk beş vakit namazlarda.

şiire oturuyorum şimdi küsüyor ellerim
biliyorum şiirlerdi sürgün yerim
bir veda mıdır bilemem ama
yurdun topraklarından gitmem gerek artık bana.

bakıyorum yüzünün çirkin köşelerine
ve gözlerinin içeri düşen yuvarlak haznelerine
ne çok sevmiştim diyorum utanmadan
ve ne çok yalandaydın bana hiç utanmadan

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO