1/29/2008

his

latin bakışına saklı ezginin sarı saçlarında
notanın son ayağında bir balerin
ne yapacağını bilmez bir kız duruşunda
karşılaşma karşı karşıya
an meselesi mi
mavinin keskinliğinden korkma
korkma bu defa
bu defa kaçma sen
ürkeklik kol gezsede
kaçma
korkmadan
4 harften

.-

o kadar incitici ki hayat o kadar hemde biri bana beni anlatıyor kendinden korkmadan çok /

k

ı

r

ı

cı.-

1/28/2008







1900...............

-küçük şeyler için-de sen çizgi çizebilir misin


peki sen
bunca güzel çizginin sahibi sen,
küçük bir çizgi çizebilir misin
sade, net
ama küçük bir çizgi güzel adam!
bu hayattaki
büyük şeyleri utandırırcasına
küçük bir çizgi,
baş döndüren dağların heybetini
okyanusların iç kabartan derinliklerini
bir nefesten çıkan buharı
bir çakıltaşının köşelerini
resmin tuale düşmüş halini
şairin hecelerini
bulutun el sallayan halini
''anna''nın yankısını
bu evrenin gerçek sahiplerini
ve sonra
kalbin derinliklerini
çizebilir misin sahi güzel adam!
anlatabilir misin
küçük bir çizgide
bize
unuttuklarımızı
hatıralarımızda
.
.
.
'peter zumthor' için

-küçük şeyler için-de dans edebilir misin



gözlerimin önünde bir rüya geçmekte
ardında bir peri, pabuçları sürüklemekte

göz sahanlığında yuvalanıyor ’üvercinka’ lar
sıcaklığı kaçmış güz bahçesinde
serseri adımların nidalarına
yönsüz doluyor artık sular

anlayamadıklarımın bulutu geçiyor uzaklardan
tek celsede ruh yargılanıyor
tanıklığının gölgesine üşüşüyor yabancılar
parçalanıyor tuşlar kendi sözlerine
yurt savruluyor ellerimden şimdi
dökülüyor köşeleri şehrin
küflü sandukaların masal kokuları
dağınık sabahların önsözü gibi,

güzel kadın!
küçük şeyler için dans edebilir misin
küçük notalarla
küçük seslerin üzerinde
küçük adımlarla,
yıldızlara sarılı düşlerim var
zarif peri kanatlarında,
uçuşan adımlarının gölgesinde
ve samimiyetin kesiksiz nefesinde,
elleri iki yana uzanmış mavilik gibi
ormanlar çoğalıyor dallarından
yuvalanıyor mor kuşlar
ve bir zeytin tanesi
aydınlık kadar yeşilin müjdecisi

su damlası nedir desem
anlatabilir misin güzel kadın!
tek adımda usulsa
sessizliğin çelengi gibi şşş,
bir dalganın koynundaki heceyi
bitmeyen tangonun lirik sesini,
sur dibine sotelenmiş şarapçının
elleri ardındaki bozuk para sesini
ve vuruyorken soğuk kirpiklerine
buharından çıkan yüzünün kirini,
bank kaçkını gececinin
sokağa düşmüş dizlerini,
sırtına yüklediği gündüzün
dinmeyen kalp çarpıntısını,
birde aşk var dimi
aşkın tek hecesini
anlatabilir misin sahi güzel kadın!

yağmur çalarken gökyüzünde
yeryüzüne vuran şimdi bu en güzel sen
adımların çukurları ne kadarda derin
bak doluyor güzel kadın!
her bir adımında hep bir -tane- sen
çoğalıyor gün yüzlü tomurcuk

hoyratlıklar ve aldatmacalar ve kandırmalar
ve senin bilmediğin
kötülük dolu kör kuyular
şavkı vurmadan daha son dördüne
adımların ilk dördünde ağardılar

bulutların ardında yıldızlar var dimi
peki neden görünmüyorlar şimdi
yoksa
yoksa onlarında mı kalbini kırdı biri
ışığına küstürdü,
yağmur ıslatmaz ki ama hem
sakınmasınlar n’olur kendilerini güzel kadın!
ıslatmaya kıyamaz yağmur
yıldızların yere düşen ışık izlerini,

kıyıya vuran dalgaların getirdiği bir kitap var düşlerimde şimdi
sayfalarında mürekkebi kağıda karışmış mavi kelimeler,yitik,
her bir sayfa elimde parçalanıyor iplik, iplik,

güzel kadın! dans edebilir misin bu kitabın sayfalarında
sesi sonsuzlukta artık

''zeynep tanbay'' için

1/27/2008

2 an aynı [ ]







1/24/2008

_______iy ica zne




sızı


“Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu!
Sakıncalı Piyade’yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık.
Kendi yazdıklarıma gülemem.
Ama senin yazdıklarını gülerek okudum.
‘Acı acı gülmek’ deyimi vardır ya,
işte öyle acı acı güldüm.”
Aziz Nesin
.
.
.
.
.
.
.
edebiyat dersiydi ,bengisu hanım karşımdaydı, zaman hatırladığım bu saatti.

1/21/2008

aynı yalınlıkla ölmek isterim
kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
yeryüzü uzansın altımda sessiz.

ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.

José Marti / çeviri: Ataol Behramoğlu

1/20/2008

21 gr=5 adet bozuk para ağırlığı 5 kare

asrhso........


26112007


detay


ozgurluk


müzik




1/18/2008

nefes alma vakti var mı ,hayatın
peki ya zaman
zamanı var mı hayatın
yıkıldı tüm kuleler
babilde

1/17/2008

iyi ki filmlerin varmış


iyi ki sende var olmuşsun bir zamanlar bu dünyada olağanüstü zerafetinle,biliyor musun artık insanlar insanları incitmekten korkmuyor hiç korkmuyorlar hemde...hiç...kendilerinden bile korkmuyorlar...

1/15/2008

kendini biliş

''kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.ancak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur.düsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bileceksiniz.rüyalarinizin çiplak bedenine parmaklarinizla dokunabileceksiniz.ve böyle de olmasi gerekir.ruhunuzun sakli kaynagi yükselmeli ve çagildayarak denize dogru kosmali;ve o zaman, sonsuz derinliginizin hazineleri gözlerinizin önüne serilecektir.ancak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tarti aramayinve bilginizin derinligini degnekle veya iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayin.
çünkü kisi, ölçüsüz ve sinirsiz bir deniz gibidir.
tek dogruyu buldum degil, bir dogruyu buldum deyin.ruha giden yolu buldum degil,kendi yolumda yürürken ruhu buldum deyin.çünkü ruh, her yolda yürür.ruh ne bir çizgi üzerinde yürür,ne de bir kamis gibi dümdüz büyür.

ruh, sayisiz taç yapraklari olan bir lotus çiçegi gibi açilir.''

h.c'dan

1/13/2008

abdal mı aptal mı

abdala mı malum oluyor yoksa aptala mı...ne diyorsun günlük, bu benimki hangisi...
tek bir harf farklı dimi, tek bir harfte saklı koca anlam o kooocaman yol çizgisi....tek bir harf ,neyse ben biliyorum yine kendi cevabımı ya ,biliyorum her zamanki gibi

1/11/2008

-ayrılık düşünsel dünyalarda oluncada kaçınılmazdı- dedi kendine kapıyı açmak için uzattığı kolunun desteğiyle,parça cümleler parça bakışlar dökülüyordu ellerinden,gürültünün ortasında yürüyordu,boy aynasına çarpan o terzi elinden fırlayan şu makasın kestiği kumaş parçaları dağılmıştı heryere iplik iplik iplik son teyelde,ayrılık şairin dediğiydi belki ama ,ayrılık düşünsel boyutta oluncada dedi cevabını bilir kendine acı bir gülümseyişte
usulca başını salladı kabullenir,festivalin tekinde dayanamadığı o filmi hatırladı,sinemadan aniden çıkışını ve gidişini...sokakta yürür bulduğu kendine soruyordu ona karşı en zaafkar tarafını bulmuştu değil aslında ,biliyordu zaten ki o da biliyordu sanırım...onun için hep endişeleniyordu işte,her an, tıpkı bir anne gibi ,en kötüsüydü aslında onun için, hiç sevgili gibi hissedememişken üstelik,sevgilisi gibi değil yada bir kadın gibi değil ama bir anne gibi hissediyordu kendini çoğu anda,ne acı dedi kendine,ne acı ,aşk adına...ona yinede kızamıyordu işte,kıyamadığıydı çünkü,ışığı dolunaydı

1/08/2008

gün doğuyordu taç yapraklarına,küflü gecenin önsözünü yazıyordu bilinmeyen

1/01/2008

e.ayhana soru

yazdıklarını yaşıyormuş

yaşadığını yazıyormuş şairin kalemi
galatada olta ucunda mürekkep sallanıyor
kovada can veriyor bir elin ruhu
urganın misinaları çözülüyor tek tek
gören yok
duyan yok
topal bir gölge seçkisinde
vapur sesi çekildi şimdi sarayburnuna
çayın dumanı kırmızı

sahi

'akdeniz akdeniz'de çay içerken mi yaratılıyor'

yanıt yok

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO