18:07
kısa aralıklı uzun lambalarda
göz kırpan şehir akşamlarında
karşılaştı yürür gibi iki gölge
ürkek tedirgin damlaların
göğe tırmanan şavkında
vuruştu iki el bileklerin renginde
yokuş aşağı vurduğun prangaların
ayrılmış zincirlerinde
çözüldü gözü kapalı kelimeler,
ağlamaklı güverte yamaçlarından
açıldı yeni dünyaya
misinanın ucundaki düşler,
ıslak sokakların
korkar gibi yürüdüğün karanlıklarında
bakar gibi olduğun sarmaşıkların
saçlarına dolalı tanelerine doldu son hece,
parmakuçlarında okuduğun buseler
seslenmemiş önsöz gibi canlandı birer ikişer
her ne hikmetse!
sorgusundan sual olunmaz niyetler
hayat bu ya!
bir parça masal gölgesi
dinlediğin bir altıok şiiri
ellerini çırptığın rüzgarların
kanat açan şarabi rengi
dizlerin üzerine çöreklenen zamanın
hep geç kalışları
aldandığın kendinin
aldatılış dolu hülyaları
bir çift ağzı doğru kelimenin
erken sönen aydınlıkları
telaşlı konuşların
erken yalpalamaları
hüzünler var birde
dönen dünyanın miladı tekrarında
suya batan gün renginde,
hep mi, söylenmedik bir son söz
dilin kıtalar uzağında
çatışma bu sessizliğe bulalı suskunlukta
ölüyor sırtını döndüğün akşamlarda
yazmaya kelime bulamadığın
siyahın akan kırmızılığında