5/31/2009

anka

kanatları kiremit rengi
anka kuşu bu son rüzgarında

her şeyin hiçbir şeyinde
kime ne desen biçare
kendi gemisinin dümeni
çoğu kaptansız biçare

gözünü kısıp baktığın
elinin ufuk çizgisinde
atlıyor şaha kalkmış sular,
gökyüzü dehlizinden
gözyaşı denizine

korkmazsın sen
hiç korkmadın damlalardan
biliyorsun çünkü
tüm karanlıkların sonu yinede aydınlıklar,
geçeceksin tüm kuytulukları
dikenli tel örgülerin kalbini acıtan renginde
sevmekten korkmayacaksın nede olsa
sevilmeden önce yine

başını çevirmiş yaslı ağaç gölgesi
bilmeden bakıyor küskün dallarına
ne çok kelime sarf edildi
tonlarca doldu kalabalık, yapraklarında

her şeye yakın hiçbir şeyde
şimdi mayıs rüzgarları son deminde
hiç kimse farkında değil
çorak topraklarının renginde

5/19/2009

laf-u güzaf


yalnızlık kaç çeşittir?
tüm çeşitlerini bilirim:
seni eklesem bana
dolmaz ki yarım daima

unutulmuşlar çarşısı yok mu bu koca şehirde
bıraksam şu beni köhne bir köşede
meteliğe kurşun atarken dirseklerim paramparça şiirlerde
derinlikler bulanmasa sığlık geçitleriyle/
gemisini kurtaran kaptan olsam,ama kağıt bir yelkenlide
suya inince erimese,ağlamasam hani çocuk halimde!
ve kurşun kalemle çizsem dalgaları sonra
silinmese hep sevinsem daima,
o bana bakar gibi bakmasa
bu dinler gibi dinlemese
ama şu anlasa
gerisi laf-u güzaf olsa,

yalnızlığın çok çeşidi var
tekini ezbere bilirim.
konuşmadan kelimelerin
duyulmaz işte hiç sesin

şiir niyetine değil bu harf dizimi
orucu bozulmuş bir kere kelimelerin

5/16/2009

dün ve bugün

dün ve bugün var hayatta
unutmaya yakın uzaklıkta

'hani' diye anlatılan masalların
siyahi dirseklerinde gün
aralık kirpik zamanları şimdisinde
son sefer yine şairler meclisinde

dumanı tüten şiir geçmişinin
açıyorken mayıs çiçekleri
şimdi anlatıyor yaz akşamları
son şiirin yaslı ellerini

mırıldanıyor ağır aksak gitar telleri,
uzak bakışların soğuk yanılsamalarında
dökülürken hüznün sarı mum rengi
mevsimlerin tadı mı kaçkın
yoksa düşler mi hep serseri

bir insan neden ağlar sahi
bugünün içinde açan dünde
köklerini söktüğü, toprak üstünde...

5/13/2009

yolculuk

kendime uzak kıyılarım var
bilmediğim keşfedilmemiş çoraklıkta,
nasırlı adımlarınla basıyorsun ya
çocukluğum korkuyor,
sende bir başınalık mevsimleri
oysa suskundu kalbimin yeni dinen kasırga seli,
şimdi bir şeyler var duruşunda karşı konulmaz,
akıyor cenderenin ağzından gövdenin sesi

yuvalanıyor yeni yetme fotoğraflar
aynı şarkının aynı sabahında
işte bu yüzden sessizlik!

içimdeki ormandan devrilirken bir ağaç gölgesi

bilmiyorsun
bilme
baharda sürgün veren
kendime göç insan siluetimi

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO