kısaca
seni seven bir tarafım var:
dümdüz bir coğrafyanın köşelerinden akan,
güneş dolu saçlarından başlayan...
sana kızan bir tarafım var:
dişlerinin arasından sızan umarsız gündoğumuna
ve düşlerime çöken kara telveye
kendime bir çift sözüm var:
yazmazdım önceler öncesi,
tövbeler olsun/du şiir ve ilk hecesi.
kısaca,
avrupa dizili yamaçlarında,
sıralanıyor şimdi tek tek latin alfabesi
10/07/2013
7/28/2013
7/26/2013
beyaz leblebi
bir kase beyaz kelime avuçladım, bir kalbi avuçlar gibi.
metaforlardan saat mili uzaklıkta, düşledim aklımın günbatımlarını. en son ne zaman gündoğumunda kendime taşındığımı.
ne uzun zaman olmuş konuşmayalı, ne uzun zaman olmuş kalbin yamaçlarından paraşütle atlamayalı, ne uzun zaman olmuş, bir avuç beyaz leblebi alıp, eli yüzü beyaza boyamayalı.
hoşgeldim, dedim,
hoşgeldin, dedi,
var mısın? dedim,
yok olmadım ki dedi.
sustum, mahşeri bir sessizliğin ortasında,
bilemediğimden mi, saçlarının kıyısından düştüm her defasında, dedim.
tutmadım ki dedi,
konuştum, kana kana bir pınarın çavlan gövdesinden, senli benli bizli hikayeler silsilesinden,
duruyordun dedim, ellerinin ece ayhan pusulasında,
okumadım ki ben hiç şiir dedi
uyandım, kıskıvrak kendime yakalanmış olarak.
ve elinde beyaz bir tebeşir, kara tahta yanı duruyordu alfabe,
ilk harfi ?
sokaklar belki arşınlanmıyordu da, şaha kalkıyordu sıkılgan bir müziğin kuzey esintileri,
karşılaştık yeni yetme kaldırım üstü kafesinde, beyaz leblebi dolu avuçlarında
hoşgeldin dedi,
hoşgeldim dedim
metaforlar dedim, metaforları çok özledim