2/18/2008

...gündüz düşlerinin sahibi bir aydınlıkta bir kadın şarkısıydı,bilinmeyen dilde...önüne kattığı adımların gölgesini savuşturmaktan hiçbir zaman korkmazdı,zamanın geçkinliğindende...kesik uçlu eldivenin parmak uçları sallanıyordu cebinden dışarı ve bir türlü adını doğru söylemekten emin olamadığı bir şişe kanyak ile...tüm yazarlar neden aynı şekilde bakıyorduysa bu mavi gözlü adamda ona tanıdık bakıyordu şu anında...sanki onu tanıyordu...adı konulmamış bir oyundu bu...adam duruyor kadın ona yürüyor kadın duruyor adam ona koşuyordu...sauranın filminin açılış sahnesi gibiydi ilk karşılaşmaları,kaçak ve ani bakışların rengini onlar dahil çevrelerindeki herkeste fark etmişti...onu ilk gördüğünde aklından ne geçmişti bilmiyordu ama şimdi her gördüğünde heyecanlandığı aşikardı,çocuk gibi oluyordu en son kapının ardına saklandığı duruşundan ona bakan gözlerini hediye bırakmıştı.aşk olabilir miydi bu...tanımlayamadığı kocaman bir şeyin içinden henüz çıkmaya çalışan kız korkuyordu bellide ediyordu üstelik...bu hali korkutuyormuydu adamı bilmiyordu ama ürküttüğü kesindi...kısa bir yürüyüşün, uzun koridorunda ona bakan gözlerini yakaladı yine çakmak çakmak...utandı kız kendine çekildi...bir fincanın çeperinde kim aşağı korkusuzca bakabilecek oyunu oynuyorlardı.sanki...umarsız ve az biraz serseri adımlarına henüz yeni kavuşmuşken bağlanmaktan bu defa artık korkuyordu,özgürlüğünü kazanmaya çalışıyordu hala,yeşil montunu giyip boynuna sımsıkı sardığı atkısıyla uyandığı sabahta beyaza karışmış kentin kucağına koştu ayakları su çekene elleri üşüyene kadar...içine bir kaç damla kanyak karıştırılmış sıcak bir kahve donmaya yüz tutmuş ellerini ve kimbilir belki kalbini de ona geri verebilirdi...cam ardından seyre daldığı şehrin görüntüsünde ona böylesi tanıdık bakan adamın maviliğini hatırladı ,proust aklına geldi,yinede korkuyordu...bu kadar kısa sürede, bu adamı düşünmeye başlamak üstelik bir heyecanla
bu ne dedi allahım
bu ne

Seja o primeiro a comentar

Yorum Gönder

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO