uçurtma
anlatılıyor/mış lı düşler diyarı
dinliyor/mış lı gelecek zamanı
durdu kağıt uçurtma
küskün göğün saklı renginde,
dalgalanmıyor tırnakları haylaz çocukluğu
dizleri yamalı gün seçkisinde
konuşuyor herkes kelamın dilinde
oysa konuşmaya hasret kelimelerde
mavi ne kadar maviyse
ha bir kelime fazla
ha eksik bir kelime,
anlaşılamadıktan sonra
biçare anlatmak kendini niye,
dinlemiyorken daha sabahı
yüzüne vuran martı renginde,
bir kadehe dolmuyorken akşamların gün eşrengi
şarabın suçu mu bu kendi rengi!
kendini unuttuğun yokuşlarda
bitmeyen hesaplaşmalarda
konuşuyor sokaklar çok sesli
umulmadık balkonlardan
adımların ardına
gözlerini kısıp baktığın bulut beyazında
alı al,moru mor denizler, hep erguvanlarda
yaramaz yunusların sevinci sanki
bu senin gözlerinin hep bir tutamlık neşesi
unuttuğunu sanmadın hiç
unutulmadıkların kıyısında
anlatamıyorsun bak hala
yangının isli dumanını
ona/buna/şuna/
kendi pencerelerini açmış insan gölgesi
durduğu yerden bakıyor,
yok mu adım atmaya karşı balkonun kıyılarına
nemrutun gün görmemiş ayazından hala,
eğilsen dizlerinin önü bir adımlık surlar
korkmamışken akşamın karanlığından
bu seninki kifayetsiz kelimeleri yine şiirin
anlayamadıklarının hediyesi işte bir gün
neresinden yazsan
başı bir
sonu bir
yoruldu kırık uçlu uçurtma
mış lı masallar diyarında