medeniyet güncesi
ağıt:
konuşamaz kelimelerin bittiği yerde ses
susar bakışların kirpikleri.
medeniyetin ortaçağındaki bu resmi geçitte,
açıldı karanlıklar en erken gündüz renginde
derinlik daha derin
acı mı!
her zaman sadece hep düştüğü yerde,
nafile kelimelerde
hissedemez kalp,
acımıyorsa kendi canı
başkasının acısını aslında,
konuşmaya kelime bulur
bulur,saçar ve döker hatta
açar daha derin girdaplar
gündüzün içinde sözdeliklerde
sustu işte 7 beden
burada 2 beden
şurada ayları yeni saymaya başlayan minik bir beden
ve orada sayısız, sayısız gözyaşı döken
daha neler neler
unutur insan bunu da
emin ol!
bundan öncesi gibi
bundan sonrasında da,
alışkın çünkü bir dakikalık ağlamalara
ve ömür boyu sit com hayatlarda sefalara,
acı dediği 2 kuruş
bozukluk gibi harcadığı her nasılsa,
etmemek lazım beylik cümleler suretinde
varolan bu dünyada hep kendini sever her nedense,
tiksinmek istemez mi bu hallerden
dünyanın bu sözde efendilerinden,
en derin solumaları var kelimelerin
çağrışımsız hızda elleri,
acizlik bu çamura bulalı
gerçek efendilerin söz delikleri,
sele kapılmış kelimeleri,düşleri,bedenleri,umutları,acıları,ömürleri,ömürleri........
ortaçağ karanlığında işte bu medeniyet güncesi!
ve alışır insan,
alışır diğer o tümler gibi
bilinen dün, duyulacak yarın gibi
ve kayıtsızlık başlar algısı alışkanlığında,
kör/sağır/dilsiz yamaçlarından
imlasızlık dolu kelimelerin aksinde
konuşuyor hırçın dalgaların koyu laciverdi
dönüyor ya dünya
dün olduğu gibi işte bugün ve yarında da,
paylaşamasın bugünün içinde bugünleri hala
acıyla yoğuramıyorsa ruhunu
eğitemiyorsa hala insanlığını
nafile akmaz
ne bir damla
nede gözyaşının pırıltısı kalbinde oysa
yaslı ağaç gölgesi , artık yaşlı gövdesinden utanıyor!
utanmakla kalmıyor köklerini topraktan çekiyor.
Seja o primeiro a comentar
Yorum Gönder