10/25/2009

eski dil


basit oyuncularıyız dünyanın ve yerel saatlerin

takvim tutmazlığını anlatıyor şarkıların sanki her biri,

şiirler:

şimdi çoktan sönmüş bir ateşin yaslı bekçileri

her kim kimi kandırırsa

ya da

her kim kime kanarsa mı acıtmayacak bu sarkıtları şehrin,

sancıyorken kalbin tüm duvarları

tüm yaşantının birikintileri kıyısında,

kaçıyorsun ya hayatın tüm bencilliklerinden

sesliyor işte kendini sevenler cumhuriyeti

göndere çekili şanlı seslerini.

yorgunluklara sarılı adımların arşınında

bitmiyor ki kelimelerden dağlar,

oysa kırık dökük bir blues parçasında uzuyor

hayalet düşlerin başıboş gölgesi,

varken ve yaşıyorken kıymet bilmezler bulvarı

öldükten sonra başında sabırsız sesteşlerde

sağır kör doymuşken tüm o /şey/ lere

hep kaybettiğini ister dimi insan bu hayatta, bencilliğiyle


küçük düşleri var oysa hayatın, küçük elli

yitirildikten sonra nafile bu rüzgar çanları,

kime ve neye!

yüzünü dönmüşken güneşin kolları,

şimdi buzul mavi meydanlar var

soğuğun içi yakan mai sıcağında

2 Comentários:

Adsız dedi ki...

yüreğime ince bir dokunuştu eski dil...
tahta dillerden sonra

günaydın!

...ve], dedi ki...

çok teşekkürler...

Yorum Gönder

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO