eski dil
basit oyuncularıyız dünyanın ve yerel saatlerin
takvim tutmazlığını anlatıyor şarkıların sanki her biri,
şiirler:
şimdi çoktan sönmüş bir ateşin yaslı bekçileri
her kim kimi kandırırsa
ya da
her kim kime kanarsa mı acıtmayacak bu sarkıtları şehrin,
sancıyorken kalbin tüm duvarları
tüm yaşantının birikintileri kıyısında,
kaçıyorsun ya hayatın tüm bencilliklerinden
sesliyor işte kendini sevenler cumhuriyeti
göndere çekili şanlı seslerini.
yorgunluklara sarılı adımların arşınında
bitmiyor ki kelimelerden dağlar,
oysa kırık dökük bir blues parçasında uzuyor
hayalet düşlerin başıboş gölgesi,
varken ve yaşıyorken kıymet bilmezler bulvarı
öldükten sonra başında sabırsız sesteşlerde
sağır kör doymuşken tüm o /şey/ lere
hep kaybettiğini ister dimi insan bu hayatta, bencilliğiyle
küçük düşleri var oysa hayatın, küçük elli
yitirildikten sonra nafile bu rüzgar çanları,
kime ve neye!
yüzünü dönmüşken güneşin kolları,
şimdi buzul mavi meydanlar var
soğuğun içi yakan mai sıcağında
2 Comentários:
yüreğime ince bir dokunuştu eski dil...
tahta dillerden sonra
günaydın!
çok teşekkürler...
Yorum Gönder