3/27/2008
3/24/2008
arzuhalim
durgun
kesintisiz bir şarkının haykırışı
puslu izmarit yakası gibi
şehrin
bıraktığım yerde devam eden hayatn izleri
ağlamıyor artık dizleri kanayan çocuk gibi.
solgun gün çiçekleri gibi çağlıyorsa aydınlıklar
kelimelerin efendisi başka ne denir ki
acıtıcı
örtüsünü çekinirken şehir
yokluk bu
hala yokluk
suya taralı izler buluyorum sokaklarda varlıksız
ihanetin hiç bitmeyecek sesi
magrittenin tablosu gibi aynalara bakan sen dolu
arzuhalim
beyaz bir zarfta kalemin ucuna düştü işte bu mühürle şimdi.
şiirdeki sesim
3/20/2008
gün yüzlü kuytulukların üzerinde, ince bir ipte yürüyordu...
gün yüzlü kuytulukların üzerinde, ince bir ipte yürüyordu...iki elinde asılı hayatların sesi...ayaklarını kesen bu ipin acısına karışmıştı gözyaşları,umursamıyordu göğün rengini,tam karşısında ufukta beliren rengin çekiciliğine kapılmış savrulan rüzgarın yüzüne çarpan şiddetini dahi kucaklayabiliyordu artık...akıyordu gözyaşları yanaklarından ,durmadan...haykırışın içinde saklıydı hıçkırıkları,siyah gecenin ardını beklediği o sabahtaki gibi acıtıyordu canını bir şeyler...derin bir nefes aldı ,ayaklarının üzerinde bir iki yaylanıp kendini boşluğa bıraktı ipin üzerinden...kollarını iki yana açtı,kanata benzer bir yelpazelenmenin koynunda bir düş kaçkını olarak uyandı güne,bir kaç bakış izi ,bir kalp sesi ve o koku ilk hissettiğiydi,derin ve upuzun bir nefes aldı...
elini kalbinin üzerine götürdü ,en çok sevdiği şeye işte,kalbinin sesini dinledi parmak uçlarının ürkekliğinde ,gülümsedi yine yanaklarına süzülen birdamlanın serinliğine...gözlerini kaplayan buğunun ardına saklandı hınzırca ve çocukça...erguvan kokusuna bulandı tümleri...
3/19/2008
bugüne digital notumdur geçmişten
hava çok sovuk sovuk sovuk iştem...incecik pardösüylen bu sabahta dışarı çıkayn beyn üşüyecek belliki eve gideyken yine beyn eyyy blok...saygılarımla bugüne digital notumdur geçmişten
işte yine o an
e. arolat yine mimar arıyor yani allah bana bir şey mi diyor bir şey mi bir şey mi...hımmmm...
3/17/2008
formül-ü şahane
küflü peynir
3/07/2008
...ince uzun bir akşamın hüznü çöreklenmişti ellerime puslu...gün batımları...ah o gün batımları...mavi bir denizin şavkı olsa şu an*da, gözleriyle konuşabilse insanlar...ah bir konuşabilse...ah bir konuşabilsem dediğin anda diz boyu taşkınlıklarda hayatın tüm sesleri,neyse...kelebek ve dalgıç giysisinin kapağını üstüne giyip dolaşmak istedim derinlik sarhoşluğunun koynunda misinaya takılı hayaller ülkesinde,masallar olsun yine,anlatanı ,dinleyeni aslında dinleteni...hissetmek soğuğu...ilk dalışımda dans etmiştim ya hani aslında hiç tanımadığım o adamla o mağaranın içinde,canım çok acımıştı...hayır canım! bir yere çarpmadım beni...su altında hiç tanımadığım o bir adamın o süpriz dansı mutlu değil mutsuz etmişti beni...hep kötü süprizlerin sihirbazı ,şapkadan çıkan tavşanlardan artık sıkıldım...hiç konuşmadan gözlerimle yazı yazmak istiyorum artık,okuyanı olmasada...derinliklerden vaz geçtim ,paçalarım sıvalı çakıl taşlarıyla oyalanıyorum nicedir,varsın uzun çarşının sonundaki dinletiyi ben yine kaçırmış olayım yada o kaya mezarlarının ruhunu sardığı bir gecede dümeni kırdığım anfi tiyaronun sessizliğinden korkayım...nasılsa basamaklarında bir önceye ait boş şarap şişeleri olacak şarap ucunda akmaya hazır bir kaç damlasıyla...korkmadan o bir kaç damlayı elime damlatıp kokusunu salacağım özgürlüğe yine,yıllar önce içinde bir kağıtla denize salınmış yardım çağrısı misali...
meis ,ah meis
akdeniz 'e
olağannnnüstü güzellikte bir şarkısın
3/06/2008
kendi yarat-ık-tıklarıma cevap:
_____________________________________________
_______ _üzgünüm sen o değil miş sin.
durakta oturuyordu ,mütemadi bir kaç araba hızla geçip akşamın gölgesini sürüklüyordu ardından ...herkes hayatını oynuyordu ...birisi ise karşısına geçmiş hayatını sadece seyrediyordu...o birisi,o birisi...o birisi tuhaf ama kendisiydi...
3/05/2008
durak
her şeyi bir kenara bıraktım ve eti cin almaya çıktım...nefes...oksijen....güneş çokça olmasada...