3/07/2008

...ince uzun bir akşamın hüznü çöreklenmişti ellerime puslu...gün batımları...ah o gün batımları...mavi bir denizin şavkı olsa şu an*da, gözleriyle konuşabilse insanlar...ah bir konuşabilse...ah bir konuşabilsem dediğin anda diz boyu taşkınlıklarda hayatın tüm sesleri,neyse...kelebek ve dalgıç giysisinin kapağını üstüne giyip dolaşmak istedim derinlik sarhoşluğunun koynunda misinaya takılı hayaller ülkesinde,masallar olsun yine,anlatanı ,dinleyeni aslında dinleteni...hissetmek soğuğu...ilk dalışımda dans etmiştim ya hani aslında hiç tanımadığım o adamla o mağaranın içinde,canım çok acımıştı...hayır canım! bir yere çarpmadım beni...su altında hiç tanımadığım o bir adamın o süpriz dansı mutlu değil mutsuz etmişti beni...hep kötü süprizlerin sihirbazı ,şapkadan çıkan tavşanlardan artık sıkıldım...hiç konuşmadan gözlerimle yazı yazmak istiyorum artık,okuyanı olmasada...derinliklerden vaz geçtim ,paçalarım sıvalı çakıl taşlarıyla oyalanıyorum nicedir,varsın uzun çarşının sonundaki dinletiyi ben yine kaçırmış olayım yada o kaya mezarlarının ruhunu sardığı bir gecede dümeni kırdığım anfi tiyaronun sessizliğinden korkayım...nasılsa basamaklarında bir önceye ait boş şarap şişeleri olacak şarap ucunda akmaya hazır bir kaç damlasıyla...korkmadan o bir kaç damlayı elime damlatıp kokusunu salacağım özgürlüğe yine,yıllar önce içinde bir kağıtla denize salınmış yardım çağrısı misali...
meis ,ah meis
akdeniz 'e

Seja o primeiro a comentar

Yorum Gönder

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO