8/29/2008

izleniyorsunuz/ tikkat=

velhasılı


masumiyet müzesi açılamadı henüz ama gün itibariyle çıktı...
almalı ,okumalı...

masumiyet müzesi...adı çarpıcı, düşündürücü, düşündürtücü ,ne acı masumiyet bile geçmişe yazılıyor, bugüne kimse mi inanmıyor,bu yüzyıla,pembe bir amerikan arabası 60 lar kuşağı...anlamadım,herşey hep dün lerde...yazarına sormak isterdim bugüne söyleyecek söz bulabilir misin diye,içinde bulunduğun bu an'a...şimdiki gerçekliğine, yaşanmışlıklarından kopya çekemeden üstelik...zor ,sustum...soran içinde yanıtlayan içinde...yaşam hep sanki dün gibiyken...

:sanılmasını istediklerin...

hiçbir şey göründüğü gibi değil,görünenler yada görünmesini istediklerin kendisi gibi değil...hani uçurtmayı tutan el değilde, uçurtmanın kendisi olma isteği mesela...hani konuşuyorsun ama duyulmuyorsun mesela...hani koparken fırtınalar gülümsüyormuşsun gibi daima,aman bu söylediğim klişe gözüyaşlı palyaço resimleri değil hani kandırıldığın...hani sanmadıkların hep sandıkların/kayıtsızlıkların hep bir kayıt olmuş aslında...hani anlamadıkları hep anladıklarınsa,sonra unuttukların hatırladıklarınsa işte susuyorsun ya daima,sessizliğin bile göründüğü gibi sessiz değil aslında...

göründüğü gibi değil işte bak ,bunca her şeyin içindeki bunca hiçbir şey...
herşey :
.
.
.
yüreğinde fırtınalar kopan dostum için

eksiliş

ince bir sızı ardı
gövdenin yere düşen dalları
ağaçlarından vazgeçmiş diyorlar
koca çınar
ilhan berk,
yakıyormuş isminin hecelerini
sessizliğin kimsesizliğine ait
balta yüklü gölgesi,

yer ormanında sahipsiz
bir iki sincap gölgesi
ve bir şiir evi
tütüyor ayrılığın ayrıksıznefesi
bir şair daha ayrılırken uzamından
dostları var öksüzlüğün sahipleri
babası gibi

doğruluyormuş şimdi
sonsuz dikimli gök ormanında
palamut neşesi
yeni şiir mısralarında.

8/28/2008

...

teşekkür

evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
elma kokan bir türkçeyle konuştuğun içindi;
ölümün sefil, kötü belleği içindi;
her gün pazar kurulan o sokaklar içindi;
saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;
işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim.
güzel ırmak

İlhan BERK

8/21/2008

a/forizma





















hayatın içinde yaşanan şeyin adı: yaşamsa
yaşamı yaşar kılan ne peki!

sordu bir tuhaf soru imge
ardına takıldı uyak
yinede
aynılıktan sakınmak gerek
bağırdı arka koltuk
huysuz bir adam gövdesinde
-duracak- var
yol yakınken -inecek- zaten çok
açıldı demir kapı uğultuları
dinlermiş gibi yapan kulak kemiklerine
insan ihanet eder mi
en çok kendi denklemine
diz boyu perçinlerin
bencillik akrostişleri
bulutları kovalıyor şimdi
kağıt helva dümeni
ve
sırnaşık gönye düzleminde
kalabalık gülüşler ülkesinde
herkes bir diğerini kandırıyor
aynadaki kendisinde
ağlamaklı dizlerin
yalansız dolanları
dökülüyor başından aşağı,
yalan söylemeye hazır diller
bilmesede
önce kendine itirafçı zaten,
izliyorsan elin kolun bağlı
biliyorsun demek filmin sonunu
hayatın içinde yaşamsa
yaşamın yaşarı ne peki!
kollarını koyduğu okyanusun rengini anlayamıyorken daha,
...insan,

neyi nasıl anlatacak ki yaşamın yaşamakta ki tadı:derdini/ hayata_______


arkalar boş ilerleyelim,yaşam

hayat,bi dakka dursana!

8/19/2008

geri dönüşümsüz gün

kitap vitrini cam sarkıtların
temiz köşeleri var hala izlenilen
çapaklanmış ellerin piyano tuşları
soluklanıyor en erken

suya karışmadan az önce
kıyılarının dibinde
bir kıyamet ki
kalbin kadar

bileği burkan kristal geçmişin
ince belli bardak gölgesi
arnavut kaldırım dehlizleri gibi,
sakar düşlerinin çiçekleri
dinleniyor meşe fıçısı rengi

diz altı tekil buluşmalar
dirsek ardı çoğul dolaşmalar
ve masalar
masalarda hep kırmızı gövdeli akşamlar
ve masallar
masallarda
hep
karşılanmalar

uğurlayışlar var birde
siyah beyaz kartpostallardan
beyaz siyah sarılmalara,
bileti önceden alınmış
bir seyirlik masal karşılığında…

bizahiti, öğlen ,yürüyen merdiven iniş istikametindeyken ısrarla çıkış yapan müstesna bir kişilik gördüm,gördüm yani...başardı mı derseniz, azmin elinden evet hiç bir şey kurtulmuyor/muş. netekim...alkışlar...


ketıl/daki suyu elime dökme becerisi göstererek 2 parmağımı yaktım ,canım acıyor biri itfaiyeye haber versin acilinden please...poyrazda artık bir zahmet dursun bugün...küreselleşen dünyada zaten canım genel sıkkın mümkünse şu anda dünyada dursun, bir tur atayım durmuş halinde...dedikten sonra şu insanların pervasız çöp atıklarından büyük bir perva-böyle bir kelime var mı emin değilim- örneği göstererek atık toplayan şu çöp toplayıcı müstesna arkadaşlarım o kadar yüce bir iş yapıyorsunuz ki,o kadar yani tabi anlayana o/da ayrı...velhasılı demem o ki her sabahın köründe ısrarlı bir şekilde bir poğaçayı kesekağıdındayken birde poşete koymayın,koymayın nokta ben poşete koymayın please demekten bıkmadım bunca senede lakin ama,e! pes yani, sizin şu ısrarınızda takdir-e şayan sayın sayınlar...
eliniz poşetten bir zahmet korksun,
e!korksun artık yani...
bugün kü sosyal sorumluluk mesajımdan dolayı kendimi tebrik ediyorum,aferin ben iyi halt ettin.unutmadan pilleride çöpe atmayalım aman ha.

8/18/2008

mavi














patikaların alnından süzülen mavi
mevsim icabı başrolde
yazın gölgesine sığınan akşamlar
ağır aksak şarkı renginde

denizin kıyıya vuran dalgası
kokusunu çekiyor en önce içine
derin solumaların ardı
taş gövdeleri
serin mi,serin

kalabalık adımların altında
eriyorken asfaltın rengi
şehrin keşmekeşliği
kuytu sokakların terinde gizli

düşlerin güneyinde
avlular var begonviller ardı
kirece bulalı ak pak taş sokakların
kayrak üstü kilim oturuşları
birde bir fincan kahve
demezler mi
mangal gibi yürek ateşinde

sonra günbatımları var
anfi basamaklarında sahnelenen
yüzyıllar öncesinden gizli bir ağıt gibi,
şiirlerin en güzel perdesinde
en güzel temsilin şiirinde,

akdenize kıyısı olan pencerelere
gözkırpıyor olmalı meisin kirpikleri
kendinden kopan bir rüzgar tanesinde
bordalayan rengin mavisinde…

8/15/2008

balık-ekmek-caz

bazen hayatımdan çıkardığım bir şey yada şeylerin tam ortasında buluyorum kendimi...nereden çıktınız ki demeye ramak kalmadan hemde kuşatılmış oluyor gibi oluyorum...tuhaf yani...velhasılı demem o ki bu akşam s.köse ve önder focan saat 20 itibari ile yarın akşamda jam session yine saat 20 itibari ile bebek parkında dinlemek isteyen sevenlerini beklerler efendim,balık-ekmek-caz başlığı/ istanbul 2010 avrupa kültür başkenti ağırlığıyla...

öğle durumları/olimpiyat meseleleri-hafta sonu kuşağı

sabahın saat 8 inde gülle değil ama ona benzer şimdi adını anımsayamadığım bir spor etkinliğini izlerken etkinlikten ziyade sporcuların yüz ifadeleri daha ilginçti,incelemeye değer takdire şayan o kadar pes yani...başarısız olduğunu düşünenlerde bir burukluk bir tuhaf üzüntülü haller olsada esas iyi derece elde edenler,ki işi bozan zaten onlar,böyle dereceler elde etmeseler hoş kimse üzülmeyecek herşey güllük gülistanlık seyri sefer eyleyecek ama arkadaşlar sevinç ve mutluluktan da uzak getirin parçalayacağım öldüreceğim modundaydılar dereceler sonrası,bir savaş boyaları eksikti suratlarında birde çalılar etrafta...neyse,neyse ve yine neyse malum insan evladı işte ayağı tökezleyip sanırsam ki hırsın içine kapaklanmış

okuyacak gazete bulamıyorum artık, radikal tuhaflaştı ,tarafa ben tutunamadım-bir kaç isim yinede var ama teselli-,birgün ıııı eskisi gibi değil...dünyanın tüm seslerine tüm titreşimlerine tüm renklerine açığız ama şu gazete okuma konusunda malesef kapalı ve tek yönlüyüz işte...


k iyi ,okuması çok keyifli hoş bir edebiyat dergisi...şiddetle tavsiye olunur...


unutmadan arda arda 4 yüzme yarışını seyrettim, 4ünüde abd kazandı, tebrik eder 4x4 için 40 kere maşallah deriz efem


sonra ,hava çok sıcak hemde feci,eylül bir an önce gel ve gitme ve bitme


öncesinde ,elimdeki bu projenin acilen bitmesi şart,ama haftanın yorgunluğu çıktımı çıkıyor şu anda gelde bunu şefine anlat, tabi,oldu ,şöyle buyurmazsınız


'turgut uyar' bu aralar sebepli sebepsiz, nedensiz nedenli, sende kendimi kendimde seni buluyor gibiyim,kaleminize sağlık efendim...


istiklal kitabevinde yok,megavizyona bakmadım ama muhtemelen yok,mephistoda yok,lalede yok,yok yok kardeşim nedir bu cd lerin hali sözbirliği etmişçesine yok oluyor ve varoluyorlar aynı anda


abracadabra anladığınız değil anlamadığınız anlamda,arnavutköy iskelesinde d.erbayın işlettiği süper keyifli ötesi ,süper keyifli öte manzaraya sahip, süper keyifli huzur verici velhasılı süper mekan yani...


şimdi rilke demiş ki-hayatın her duruma hakkı vardır- her gün insan bu sözü kendine niye söyler ki sahi...demiş iyi demişde ,sustum ,neyse...


ve piyale madra...muhteşem kadın...

8/13/2008

kaldırım mühendisliği etc.

kaldırım mühendisliği kesinlikle bir bilim ve ilim olmalı ,olmalı olmalı ve de olmalıdır,yerel yönetimlerde istihdam edilmeli ihtimamla kollanmalıdır,bir kenti kent yapan en nadide unsurlardır,kaldırım deyip geçmemek lazım...cihangir kaldırımları ,habitat sonrası herhalde bu kentin yaşadığı çin işkencesinin uzatmalarına kaldı ki cadde-i kebir(-haşmetbaamım ya:-) bile bu kadar ızdırap çekmemiştir...geçtik


metro yürüyen merdiven kullanıcısıları sevgili kardeşlerim sağda niye durmuyorsunuz sabitinden,bırakın ya rahat bırakın şu sol'u!...geçtik

hımmm etinin kepekli üzümlü bir bisküvisi çıkmış çay ile güzel gidiyor... geçtik

kondüsyon 0 hemde en kocamanından ,10 dakika sonra dizlerde bir titreme gözlerde bir kararma karına giren bir kramp ayakalrda su baloncukları daha ne kadar dramatize edebilirim diye düşündüm ama sonuç koşamamak işte,oysa eskiden böylemiydi ah ah,hımmm kışın bu duruma bir el atalaım bakalım görünüyor yine koşu bandı yolları... geçtik

fena bir cephe olmayacak gibi duruyor,şimdilik, en azından yada... geçtik

brusier yine bir şeylere kızmış gibi görünüyor...kız ama gitme olar...sus ama kabul dur...bunları söylediğim içinde bana da kızma olar:) yalan yok bi kere korktum valla:) durduk

ay sonu miro' ya ayrılan sürenin sonuna geliniyor sağlıcakla kalın demeden önce bir koşu gidip görmekte fayda var
bu fotoğraftaki şeyin adı kuitti ve bir zamanlar hocam olduğu için kendimi şimdi çok şanslı saydığım hüseyin abiye ait şahane bir çalışma,bir sergide de yer almış, kaynak belirtmek istedim:"Kuitti: The Colours of The Rubbish" başlığı altında Helsinki, Punavuoridesign Galerisi'ndeki FRAGMENTS adlı karma sergide sergilenmiş...meraklısı arkitera/dan hüseyin abinin yazısını da okuyabilir... durduk

boncuk istiklalin benim için anlamlarından biri,müdavimi olduğu sokak aksanatın karşısındaki meşelik sokak,enfes bir şey harikulade bir köpek...muhakkak gözucuyla olsada çıkarken yada inerken bakarım bakarım ona...durduk
tünel house cafe yaz makarnası fena değil gibi...ama gs daki yeni mekanlarında açık söylüyorum yüzlerinede söyleyeceğim gittiğimde servis felaket...yada hep bana felaket...geçtik
döner kebap dönmez olsun...keşke herkes 'arif dino' gibi böylesi güzel 'beddua' etse...durduk
ne varsa asmalı da var,ruhu var en başta.

8/12/2008

ellerim hiç dert görmesin olur mu ammada gevezelik yapmışım bugün...şöyle bir baktımda...

hım


madem burayla başladık bugüne blog bu müstesna yer ile sonlandıralım kısmen...ilhan erşahin hafta sonu burada çalacak-mış, duyururum ilgililerine ,sevenlerine ,ki erşahini dinlemeyi çok ama pek çok severim umarım kaş'a da bir şekilde gelir 1 ay/ı bulmaz bir sürede...
şimdilik bana müsade...

el ilanı niyetine blog ilanı:
saatler 14.59 u gösterirken radyoda çalan şu bilmediğim bu parçayı, -duyan bilen gören- varsa, insanlık namına bu ritimlerin kime ait olduğunu ,lütfen en yakın karakola bildirsin...şimdilik hükümsüzdür...radyoya günlük soru sorma hakkımı tamamladığımdan bilahare rahatsızlık veremiyorum malesef...

geveze gün devamında

ibb şehir tiyatroları beyoğlu sahnesi yarışması kolokyumu’na hararetli tartışmalar damgasını vurdu
değil vurmuş ki şu yarışmalardan birinden -eksik kalırda hani- katılmadan gidersem kesin gözüm açık gidecek...bugün yanlış hava ve tabi ki yanlış elbise...ne kadar rüzgar o kadar no dress ammavelakin düşündümde düşündüm sonra kıvamında,yanlış gün yanlış yer, yanlış zaman yanlış bişey, yanlış yıl hepten yanlış yüzyıl işte devamında şu benim zavallı şeytan hep sakat hep topal ,şunun bacağını şöyle bir layıkıyla kıramadım gitti...ızdırabı büyük olmalı...hım kötümüyüm neyim...

can sıkıntısı ve can sıkıntısı kabuğu

öğlen oldu çıkıp biraz yürümeli...rusya devlet başkanının insanlık namına verdiği bu kararı düşünmeli sevinmeli ve gündüz vassafın pazar yazısının haklılığını da tekrardan anımsamalı....

la cantine


leyla nın yanı,tünelin sonu,asmalının girişi,lale nin karşısı,ayşe erkmen in o keyifli yapıtı manzaralı ,galip dede yokuş başı ,şirin mi şirin minicik bir kafe...sahibesi çok şirin,akdeniz salatası süper devamında bilumum mönüsü/yle gidiniz görünüz ve yiyiniz efenim...böyle yerler mümkünse çoğalsın şehirde çoğalabildiğince...
kaldığı yerden devam....

kaş o kadar çok özledim ki seni...az kaldı



sabahın bu saatinde tonlarca söyleyecek şey nasıl buluyor insan,
başkasına değil ama en direk kendime,yine...

geçtim her şeyi velhasılı şurayı görmemiş olsak hani bir nebze diyeceğim - yok yani bu güzide mekanın diğer mekanlardan en ufak farkı hatta fazlası bile olabilir!- hadi onuda boşverdim dünya küçük mü küçük,pek küçük hemde, kısacası claude challe iyi çalıyorsun herşeye rağmen şimdi...daha az sigara içmeye çalış ve sık sık gel olur mu...belli mi olur...

8/11/2008

aborda



elleri yakın bulutların sabahı
uzansam parmak uçlarımda
göğü çekeceğim gri iplerinden,
sökülecek iplik iplik
perdeleri açılacak
sanki uçurtmanın
damlaları dansına

kent şehrinde dalgın
köşebaşlarının yorgun büfecileri
gazeteye sarmadan veriyor
koltuk altı düşlerini

kalabalık sokakların tenhalığını adımlıyor
en erkenden gün
mevsim dişleri bileylenmiş gibi
kendine saklı güneşin kollarına,

ufuk düşmeden daha kıyılarına
yol alıyor sırtında yüküyle
adımların hayat çizgesi
dilinde ıslık tadındayken şarkısının rengi

uzak kıtalarda
kıyı iskarçalarında
yaşanıyor olmalı
abordanın sarı sevinci,
gözünden düşerken tamda
kirpiklerinin sesi…


mahmud derviş :(

...

kuşlar bana bıraktı şarkılarını
ve ben koştum yürek atışına tarlaların.
kanımın derinliklerine in
derinliklerine in
derinliklerine ekmeğin
yalın bir yurdumuz olsun
yasemin bir düşün beklediği.
her günkü ahmed
saf ve basit ahmed
nasıl kaldırdın ayrılıkları
meyveyle taş arasında
kurşunla geyik?
arap ahmed, diren!
kuşatma altında gezeceğiz
ulaşıncaya dek kıyısına
ekmeğin ve dalgaların.
öleceğiz düşü uğruna
bir yurdun
ve bekleyen yaseminlerin.
onda güz'ün eğrileri var.
kandaki şiirdir ahmed.
dağlar gibi kırışık yüzü
yankısı çağıran seslerin
birleşen gövdelerin.
ey tanınmayan ahmed
nasıl yaşadın aramızda
tam yirmi yıl
hâlâ belli belirsiz yüzün
hep çizgilerinde dolaştığımız
tanınmayan yüzün
ey ormanlar
alevler kadar gizli ahmed
bize yüzünü tanıt
söyle son sözünü
dağılacağız sessizlikte
geri adım atacağız
işitsin diye ölüler sözlerini
yaşayanlar
belki tanır diye çizgilerini.
ahmed
ahmed kardeşim
kahramanca ölümünü bekliyoruz
ne zaman?
ne zaman?
ne zaman? .."

[mahmud derviş]

8/08/2008

iyi akşamlar şiiri




bir yol açılıyor olmalı
ufku derin

bir gülüş doğuyor olmalı
kıyıları yakın

kenara geç



d
a
l
i geliyormuş kenara geçelim...

müze önündeki kuyruğu düşünmek bile istemiyorum 1 ay evvelinden
ki ilginç, böyle bir adam nasıl faşist söylemleri olan partilere karşı sempati duyabilir ki...ilginç yani...

dalgıç kıyafetiyle gittiği konferanstan daha ilginç bir durum,
tabi bence.

bide bu resim bir 'krakerkelebeğine' hediye:)

?nasıl


:: bir öğlen vakti ::: :
gazete okumayacağım dedim bugün,dayanamadım öğlen yine okudum ,tonlarca sinir olmuş durumdayım bir şeylere yine...ciddi anlamda algılama zorluğu çekiyorum,nasıl? ve türevleri sorusunu bir hayli aşalı....
öğlen biraz tehlikeli şeyler yedim şimdi midem ağrıyor ve kendini hatırlatıyor...
gotan project dinlemek istedim cd evdeymiş...
ama wax poetic ile idare etmece...
sözde değil özde güvenlik ,bir vurdumduymazlıktır gidiyor,metro görevlisi güvenlikçisi bey o noktada duruyorsan hani benden söylemesi babana bile güvenmeyeceksinde kime söylüyorum ki boş yani gelen geçiyor gelen geçiyor bravo...
buradaki parkta çok komik kediler var...
merak ediyorum 1 sene sonra okuma şansına ve bahtına erişirsem ne hissedeceğim bu satırlar hakkında ...
...hımmm geri sayım başladı pek bir heyecanlı...
flaş flaş flaş
az sonra

sabah

hayat günaydın...
her nerede ne için yaşanıyorsan dedikten sonra şu yukarıdaki beyefendiyi seviyorum ben,iyi müzik,iyi müzik hep iyi müzik,iyi olmakta başına dert olmuştur eminim...
çıkışa kaldı şunun şurasında 8 saat...
söyleyecek sözüm var günün sonrasına ama hala...
bir fincan kahvenin neden 40 yıl hatırı var sahi,sorarım,sordum,kafama takıldı şimdi alakasız, bir fincan ıhlamur içiyorken şu anda üstelik poşet gibi bir şeyin içinden olsada,buyrun buradan düşünün...

8/06/2008

16:00


16:00

akşamın rengine hazırlanıyorken şehir
ne tasa ne gam
çatıdaki martıya,
kanat vuruşunun gölgesi düşüyorken yere
aynılığında insan,
adımlarıyla

bulutların püsküllerine asılı
saçak saçak çocuk düşlerin
pamuk şekerinin renginde
kendine gülümseyişin

cephesine doğruluyorken ağaçlar gövdeleriyle
akdeniz heykelinin rengi
şiir ve hikaye aralığında,
nehrin sularına dökülüyorken surlar
kırık günün geçitlerinde çengiler
volta atıyor lodos dilinde ıslığıyla

ağustosta haziranın sesi
şairinin de dediği gibi
anımsayış gölgesi

gökyüzüne uzanmış çocuk dalların
bir dilek ağacı bu akşamda gibi

8/05/2008

bir orta yol tutturduk gidiyoruz ama nereye



SU KIYISINDA İKİ GEMİCİ

I

bir balık vardı kalbinde;

çin denizlerinden getirmiş;

ufacık, gelir geçerdi bazen

gözlerinin içinden.

gemici idi ama unutmuştu

meyhaneleri, portakalları;

gözleri suda.


II

ötekinin sabun vardı dilinde;

yıkadı sözlerini, sustu

dünya dümdüz, deniz dalga dalga;

yüzlerce yıldız ve gemisi;

çeşmeler görmüştü roma'da

ye yanık yüzler küba'da

gözleri suda.


F.G LORCA


8/02/2008

kaçıranlar ve de


kaçırmak zorunda kalanlar en direk ekran başına...marcus miller tower of power ile şu anda ntv de ,bu defa bu konser kaçmaz efenim.........dedikten sonra
..............
....................................................
asmalımescit ne diyim ki sana açılıyor önüme sanki ece ayhanın akdenizi,seriliyor dalgalar ,o uzun çarşı yürüyüşleri,buram buram akdenizin kucak dolusu kokusu.......
..............
.....


op/ya şimdi ne oldu ben anlamadım yada anladım yada kafam karıştı yada yoksa yoksa yoksa tanrım bizi zorla yeşilaycımı yapmaya çalışıyorlarkim, dont smoking in önde giden bayrakçısıykende üstelik:)kapı önüne koyup şimdi yeniden içerimi alınıyoruz olay nedir ne değildir:)şu durum bir aydınlansa hazırda aydınlanma çağındayken şu nadide yüzyılda....

................................
.......


şşşş çok konuştun sus ben

............
..............................

bu arada

http://cafefernando.com/turkce/?p=130
süper/ süper ötesi /bol iştah açıcı bir yer bir gözatın usulca........
..................................................
.............................



galatasarayı geçiyorsun ,sağa doğru yanaşıyorsun 2. değil 3. pasajın girişinde dur burada yolcu! içeri girip arkadaki kafa dinleme avlusunda oturup kafanı dinliyorsun,çay içiyorsun,uğultu dışarıdan akıyor mu akıyor sular seller gibi hemde

...............
..........................



büyük harfle yazmalı
SEVGİ ÖZDAMAR
ne harikulade ne şahane bir insan bir insan ve bir insan...büyük bir yürek usta bir sanatçı öncesi benim için...ECE AYHAN için yazdığı ''Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur'' adlı kitap nasıl derler insanın yüzüne kapıları çarpıyor mu çarpıyor...tekrar tekrar okumalı ,başucu kitabı olarak her daim başucunda tutmalı....



unutmadan

akdeniz demişken:



AKDENİZ PENCERELERİ

Açın pencereleri açın
akdeniz'de sabah oluyor
küçük harfli musa hep böyle gökyüzünde


Kıvanç duyuyorum bu akçalı güneşten
çürümüş bankalar borsalar
birazdan açılacak yeryüzüne
ayaklarımız altında kezlerce deniz çayımızı içerken


On beş kuruş uzattı seninki
on beş kuruş bir gazete
aydınlık yüzlü bir kadn bize sesleniyor
birdendire


Akdeniz akdeniz'de çay içerken yaratılıyor
şu bizim dev dudaklı
ve küçük harfli musa için
açın pencereleri açın.

Ece Ayhan


ece ayhan demişken eline ne geçtiyse bir dönem denize atmış ,budur dedim olay,dökmüş bir bir tüm saçmalıkları, keşke bende de aynı cesaret olsa,keşke...

rahat uyu olur mu yıldızlarında,
rahat uyu şiir adam.

.] © 2008. Template by Dicas Blogger.

TOPO