8/29/2008
velhasılı
:sanılmasını istediklerin...
hiçbir şey göründüğü gibi değil,görünenler yada görünmesini istediklerin kendisi gibi değil...hani uçurtmayı tutan el değilde, uçurtmanın kendisi olma isteği mesela...hani konuşuyorsun ama duyulmuyorsun mesela...hani koparken fırtınalar gülümsüyormuşsun gibi daima,aman bu söylediğim klişe gözüyaşlı palyaço resimleri değil hani kandırıldığın...hani sanmadıkların hep sandıkların/kayıtsızlıkların hep bir kayıt olmuş aslında...hani anlamadıkları hep anladıklarınsa,sonra unuttukların hatırladıklarınsa işte susuyorsun ya daima,sessizliğin bile göründüğü gibi sessiz değil aslında...
eksiliş
ince bir sızı ardı
gövdenin yere düşen dalları
ağaçlarından vazgeçmiş diyorlar
koca çınar
ilhan berk,
yakıyormuş isminin hecelerini
sessizliğin kimsesizliğine ait
balta yüklü gölgesi,
yer ormanında sahipsiz
bir iki sincap gölgesi
ve bir şiir evi
tütüyor ayrılığın ayrıksıznefesi
bir şair daha ayrılırken uzamından
dostları var öksüzlüğün sahipleri
babası gibi
doğruluyormuş şimdi
sonsuz dikimli gök ormanında
palamut neşesi
yeni şiir mısralarında.
8/28/2008
...
İlhan BERK
8/21/2008
a/forizma
hayatın içinde yaşanan şeyin adı: yaşamsa
yaşamı yaşar kılan ne peki!
yaşamın yaşarı ne peki!
neyi nasıl anlatacak ki yaşamın yaşamakta ki tadı:derdini/ hayata_______
8/19/2008
geri dönüşümsüz gün
kitap vitrini cam sarkıtların
temiz köşeleri var hala izlenilen
çapaklanmış ellerin piyano tuşları
soluklanıyor en erken
suya karışmadan az önce
kıyılarının dibinde
bir kıyamet ki
kalbin kadar
bileği burkan kristal geçmişin
ince belli bardak gölgesi
arnavut kaldırım dehlizleri gibi,
sakar düşlerinin çiçekleri
dinleniyor meşe fıçısı rengi
diz altı tekil buluşmalar
dirsek ardı çoğul dolaşmalar
ve masalar
masalarda hep kırmızı gövdeli akşamlar
ve masallar
masallarda
hep
karşılanmalar
uğurlayışlar var birde
siyah beyaz kartpostallardan
beyaz siyah sarılmalara,
bileti önceden alınmış
bir seyirlik masal karşılığında…
bizahiti, öğlen ,yürüyen merdiven iniş istikametindeyken ısrarla çıkış yapan müstesna bir kişilik gördüm,gördüm yani...başardı mı derseniz, azmin elinden evet hiç bir şey kurtulmuyor/muş. netekim...alkışlar...
8/18/2008
mavi
patikaların alnından süzülen mavi
mevsim icabı başrolde
yazın gölgesine sığınan akşamlar
ağır aksak şarkı renginde
denizin kıyıya vuran dalgası
kokusunu çekiyor en önce içine
derin solumaların ardı
taş gövdeleri
serin mi,serin
kalabalık adımların altında
eriyorken asfaltın rengi
şehrin keşmekeşliği
kuytu sokakların terinde gizli
düşlerin güneyinde
avlular var begonviller ardı
kirece bulalı ak pak taş sokakların
kayrak üstü kilim oturuşları
birde bir fincan kahve
demezler mi
mangal gibi yürek ateşinde
sonra günbatımları var
anfi basamaklarında sahnelenen
yüzyıllar öncesinden gizli bir ağıt gibi,
şiirlerin en güzel perdesinde
en güzel temsilin şiirinde,
akdenize kıyısı olan pencerelere
gözkırpıyor olmalı meisin kirpikleri
kendinden kopan bir rüzgar tanesinde
bordalayan rengin mavisinde…
8/15/2008
balık-ekmek-caz
bazen hayatımdan çıkardığım bir şey yada şeylerin tam ortasında buluyorum kendimi...nereden çıktınız ki demeye ramak kalmadan hemde kuşatılmış oluyor gibi oluyorum...tuhaf yani...velhasılı demem o ki bu akşam s.köse ve önder focan saat 20 itibari ile yarın akşamda jam session yine saat 20 itibari ile bebek parkında dinlemek isteyen sevenlerini beklerler efendim,balık-ekmek-caz başlığı/ istanbul 2010 avrupa kültür başkenti ağırlığıyla...
öğle durumları/olimpiyat meseleleri-hafta sonu kuşağı
sabahın saat 8 inde gülle değil ama ona benzer şimdi adını anımsayamadığım bir spor etkinliğini izlerken etkinlikten ziyade sporcuların yüz ifadeleri daha ilginçti,incelemeye değer takdire şayan o kadar pes yani...başarısız olduğunu düşünenlerde bir burukluk bir tuhaf üzüntülü haller olsada esas iyi derece elde edenler,ki işi bozan zaten onlar,böyle dereceler elde etmeseler hoş kimse üzülmeyecek herşey güllük gülistanlık seyri sefer eyleyecek ama arkadaşlar sevinç ve mutluluktan da uzak getirin parçalayacağım öldüreceğim modundaydılar dereceler sonrası,bir savaş boyaları eksikti suratlarında birde çalılar etrafta...neyse,neyse ve yine neyse malum insan evladı işte ayağı tökezleyip sanırsam ki hırsın içine kapaklanmış
okuyacak gazete bulamıyorum artık, radikal tuhaflaştı ,tarafa ben tutunamadım-bir kaç isim yinede var ama teselli-,birgün ıııı eskisi gibi değil...dünyanın tüm seslerine tüm titreşimlerine tüm renklerine açığız ama şu gazete okuma konusunda malesef kapalı ve tek yönlüyüz işte...
k iyi ,okuması çok keyifli hoş bir edebiyat dergisi...şiddetle tavsiye olunur...
unutmadan arda arda 4 yüzme yarışını seyrettim, 4ünüde abd kazandı, tebrik eder 4x4 için 40 kere maşallah deriz efem
sonra ,hava çok sıcak hemde feci,eylül bir an önce gel ve gitme ve bitme
öncesinde ,elimdeki bu projenin acilen bitmesi şart,ama haftanın yorgunluğu çıktımı çıkıyor şu anda gelde bunu şefine anlat, tabi,oldu ,şöyle buyurmazsınız
'turgut uyar' bu aralar sebepli sebepsiz, nedensiz nedenli, sende kendimi kendimde seni buluyor gibiyim,kaleminize sağlık efendim...
istiklal kitabevinde yok,megavizyona bakmadım ama muhtemelen yok,mephistoda yok,lalede yok,yok yok kardeşim nedir bu cd lerin hali sözbirliği etmişçesine yok oluyor ve varoluyorlar aynı anda
abracadabra anladığınız değil anlamadığınız anlamda,arnavutköy iskelesinde d.erbayın işlettiği süper keyifli ötesi ,süper keyifli öte manzaraya sahip, süper keyifli huzur verici velhasılı süper mekan yani...
şimdi rilke demiş ki-hayatın her duruma hakkı vardır- her gün insan bu sözü kendine niye söyler ki sahi...demiş iyi demişde ,sustum ,neyse...
ve piyale madra...muhteşem kadın...
8/13/2008
kaldırım mühendisliği etc.
kaldırım mühendisliği kesinlikle bir bilim ve ilim olmalı ,olmalı olmalı ve de olmalıdır,yerel yönetimlerde istihdam edilmeli ihtimamla kollanmalıdır,bir kenti kent yapan en nadide unsurlardır,kaldırım deyip geçmemek lazım...cihangir kaldırımları ,habitat sonrası herhalde bu kentin yaşadığı çin işkencesinin uzatmalarına kaldı ki cadde-i kebir(-haşmetbaamım ya:-) bile bu kadar ızdırap çekmemiştir...geçtik
boncuk istiklalin benim için anlamlarından biri,müdavimi olduğu sokak aksanatın karşısındaki meşelik sokak,enfes bir şey harikulade bir köpek...muhakkak gözucuyla olsada çıkarken yada inerken bakarım bakarım ona...durduk
8/12/2008
hım
el ilanı niyetine blog ilanı:
saatler 14.59 u gösterirken radyoda çalan şu bilmediğim bu parçayı, -duyan bilen gören- varsa, insanlık namına bu ritimlerin kime ait olduğunu ,lütfen en yakın karakola bildirsin...şimdilik hükümsüzdür...radyoya günlük soru sorma hakkımı tamamladığımdan bilahare rahatsızlık veremiyorum malesef...
geveze gün devamında
ibb şehir tiyatroları beyoğlu sahnesi yarışması kolokyumu’na hararetli tartışmalar damgasını vurdu
değil vurmuş ki şu yarışmalardan birinden -eksik kalırda hani- katılmadan gidersem kesin gözüm açık gidecek...bugün yanlış hava ve tabi ki yanlış elbise...ne kadar rüzgar o kadar no dress ammavelakin düşündümde düşündüm sonra kıvamında,yanlış gün yanlış yer, yanlış zaman yanlış bişey, yanlış yıl hepten yanlış yüzyıl işte devamında şu benim zavallı şeytan hep sakat hep topal ,şunun bacağını şöyle bir layıkıyla kıramadım gitti...ızdırabı büyük olmalı...hım kötümüyüm neyim...
can sıkıntısı ve can sıkıntısı kabuğu
öğlen oldu çıkıp biraz yürümeli...rusya devlet başkanının insanlık namına verdiği bu kararı düşünmeli sevinmeli ve gündüz vassafın pazar yazısının haklılığını da tekrardan anımsamalı....
la cantine
kaş o kadar çok özledim ki seni...az kaldı
sabahın bu saatinde tonlarca söyleyecek şey nasıl buluyor insan,
başkasına değil ama en direk kendime,yine...
geçtim her şeyi velhasılı şurayı görmemiş olsak hani bir nebze diyeceğim - yok yani bu güzide mekanın diğer mekanlardan en ufak farkı hatta fazlası bile olabilir!- hadi onuda boşverdim dünya küçük mü küçük,pek küçük hemde, kısacası claude challe iyi çalıyorsun herşeye rağmen şimdi...daha az sigara içmeye çalış ve sık sık gel olur mu...belli mi olur...
8/11/2008
aborda
elleri yakın bulutların sabahı
uzansam parmak uçlarımda
göğü çekeceğim gri iplerinden,
sökülecek iplik iplik
perdeleri açılacak
sanki uçurtmanın
damlaları dansına
kent şehrinde dalgın
köşebaşlarının yorgun büfecileri
gazeteye sarmadan veriyor
koltuk altı düşlerini
kalabalık sokakların tenhalığını adımlıyor
en erkenden gün
mevsim dişleri bileylenmiş gibi
kendine saklı güneşin kollarına,
ufuk düşmeden daha kıyılarına
yol alıyor sırtında yüküyle
adımların hayat çizgesi
dilinde ıslık tadındayken şarkısının rengi
uzak kıtalarda
kıyı iskarçalarında
yaşanıyor olmalı
abordanın sarı sevinci,
gözünden düşerken tamda
kirpiklerinin sesi…
mahmud derviş :(
ey tanınmayan ahmed
8/08/2008
kenara geç
d
a
l
i geliyormuş kenara geçelim...
müze önündeki kuyruğu düşünmek bile istemiyorum 1 ay evvelinden
ki ilginç, böyle bir adam nasıl faşist söylemleri olan partilere karşı sempati duyabilir ki...ilginç yani...
dalgıç kıyafetiyle gittiği konferanstan daha ilginç bir durum,
tabi bence.
bide bu resim bir 'krakerkelebeğine' hediye:)
?nasıl
sabah
8/06/2008
16:00
akşamın rengine hazırlanıyorken şehir
ne tasa ne gam
çatıdaki martıya,
kanat vuruşunun gölgesi düşüyorken yere
aynılığında insan,
adımlarıyla
bulutların püsküllerine asılı
saçak saçak çocuk düşlerin
pamuk şekerinin renginde
kendine gülümseyişin
cephesine doğruluyorken ağaçlar gövdeleriyle
akdeniz heykelinin rengi
şiir ve hikaye aralığında,
nehrin sularına dökülüyorken surlar
kırık günün geçitlerinde çengiler
volta atıyor lodos dilinde ıslığıyla
ağustosta haziranın sesi
şairinin de dediği gibi
anımsayış gölgesi
gökyüzüne uzanmış çocuk dalların
8/05/2008
bir orta yol tutturduk gidiyoruz ama nereye
8/02/2008
kaçıranlar ve de
....................................................
asmalımescit ne diyim ki sana açılıyor önüme sanki ece ayhanın akdenizi,seriliyor dalgalar ,o uzun çarşı yürüyüşleri,buram buram akdenizin kucak dolusu kokusu.......
..............
.....
op/ya şimdi ne oldu ben anlamadım yada anladım yada kafam karıştı yada yoksa yoksa yoksa tanrım bizi zorla yeşilaycımı yapmaya çalışıyorlarkim, dont smoking in önde giden bayrakçısıykende üstelik:)kapı önüne koyup şimdi yeniden içerimi alınıyoruz olay nedir ne değildir:)şu durum bir aydınlansa hazırda aydınlanma çağındayken şu nadide yüzyılda....
................................
.......
şşşş çok konuştun sus ben
............
..............................
bu arada
http://cafefernando.com/turkce/?p=130
süper/ süper ötesi /bol iştah açıcı bir yer bir gözatın usulca........
..................................................
.............................
galatasarayı geçiyorsun ,sağa doğru yanaşıyorsun 2. değil 3. pasajın girişinde dur burada yolcu! içeri girip arkadaki kafa dinleme avlusunda oturup kafanı dinliyorsun,çay içiyorsun,uğultu dışarıdan akıyor mu akıyor sular seller gibi hemde
...............
..........................
büyük harfle yazmalı
SEVGİ ÖZDAMAR
ne harikulade ne şahane bir insan bir insan ve bir insan...büyük bir yürek usta bir sanatçı öncesi benim için...ECE AYHAN için yazdığı ''Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur'' adlı kitap nasıl derler insanın yüzüne kapıları çarpıyor mu çarpıyor...tekrar tekrar okumalı ,başucu kitabı olarak her daim başucunda tutmalı....
unutmadan
akdeniz demişken:
AKDENİZ PENCERELERİ
Açın pencereleri açın
akdeniz'de sabah oluyor
küçük harfli musa hep böyle gökyüzünde
Kıvanç duyuyorum bu akçalı güneşten
çürümüş bankalar borsalar
birazdan açılacak yeryüzüne
ayaklarımız altında kezlerce deniz çayımızı içerken
On beş kuruş uzattı seninki
on beş kuruş bir gazete
aydınlık yüzlü bir kadn bize sesleniyor
birdendire
Akdeniz akdeniz'de çay içerken yaratılıyor
şu bizim dev dudaklı
ve küçük harfli musa için
açın pencereleri açın.
Ece Ayhan
ece ayhan demişken eline ne geçtiyse bir dönem denize atmış ,budur dedim olay,dökmüş bir bir tüm saçmalıkları, keşke bende de aynı cesaret olsa,keşke...
rahat uyu olur mu yıldızlarında,
rahat uyu şiir adam.